Evrensel Tasarım Nedir, Sürdürülebilirliği Nasıl Destekler?

Zorlu 970X548 Nisan 2025 Evrensel Tasarim Blog Gorseli 090525

Günümüz dünyasında, tasarım sadece estetik kaygılar gütmenin ötesine geçerek, toplumsal sorumluluk ve çevresel bilinçle harmanlanıyor. Bu dönüşümün merkezinde ise "Evrensel Tasarım" ilkesi yer alıyor. Peki, evrensel tasarım tam olarak nedir ve sürdürülebilirlik hedeflerimize ulaşmada nasıl bir rol oynar? Gelin, herkes için erişilebilir, kullanışlı ve çevreye duyarlı bir dünya inşa etmenin yollarını masaya yatıralım.

Evrensel Tasarım nedir?

Evrensel tasarım, yaş, beceri ve durum farklılıklarını gözetmeksizin herkesin kullanabileceği bütünleşik ürünler ve ortamlar yaratmayı hedefleyen bir tasarım yaklaşımıdır. Mimar Ronald L. Mace tarafından 1980'lerde ortaya atılan bu anlayış, rampasız girişler ve ayarlanabilir tezgâhlar gibi adaptasyona gerek bırakmayan çözümler sunarak, tasarlanan ürün ve ortamların "normal" görünmesini ve hissettirmesini amaçlıyor. Önce engelli bireyler düşünülerek ortaya atılan bu yaklaşım ile daha sonrasında herkesin faydalanabileceği ürünler ortaya koyarak etiketleme ve damgalama sorunlarını ortadan kaldırması hedeflendi ve bu nedenle kullanıcı çeşitliliği geniş bir perspektifle ele alındı.

Evrensel tasarımın yaşam alanlarındaki “erişilebilirlik”ten farkı ne?

Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında, engelli bireylerin yaşadığı zorluklar daha görünür hale geldi. İşte tam da bu noktada, "engelsiz tasarım" fikri ortaya çıktı. Amaç basitti: Fiziksel engelleri ortadan kaldırmak ve herkesin mekânlara erişimini kolaylaştırmak. Ancak zamanla bu yaklaşım evrimleşti ve "evrensel tasarım" dediğimiz daha kapsamlı bir anlayışa dönüştü.

Peki, evrensel tasarım, çoğu zaman karıştırıldığı "erişilebilirlik"ten tam olarak nerede ayrılıyor?

Erişilebilirlik, genellikle bir mekâna veya ürüne sonradan eklenen bir özellik gibi düşünülebilir. Engelli bireylerin de kullanabilmesi için yaşam alanına rampa eklemek buna bir örnek olabilir. Bu durum o özelliğin sadece belirli bir grup için eklendiği algısını yaratabilir. Evrensel tasarım ise bambaşka bir felsefeyle hareket eder. Erişilebilirliği tasarımın en başından göz önünde bulundurur, adeta tasarımın DNA'sına işler. Amaç, sadece engelli bireyler için bir tasarım yapmak değil; yaşlılar, çocuklar, farklı yeteneklere sahip herkesin kullanabileceği, daha iyi ve daha işlevsel sonuçlar ortaya koymaktır.

Evrensel tasarımın 7 ilkesi: Eşitlikçi, kapsayıcı, erişilebilir

1997 yılında, Mace'in öncülüğünde Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi'ndeki (NCSU) mimarlar, ürün tasarımcıları, mühendisler ve çevre tasarımı araştırmacılarından oluşan vizyoner bir ekip, Evrensel Tasarımın 7 İlkesi'ni ortaya koydu. Bu ilkelerin temel amacı, çevrelerin, ürünlerin ve iletişimin tasarımına yol göstermekti.

Bu ilkeleri aşağıda bulabilirsiniz:

  1. Eşitlikçi kullanım: Herkesin eşit şartlarda, ayrım gözetilmeksizin kullanabileceği tasarımlar yapılmalı. Güvenlik, mahremiyet ve hoşnutluk tüm kullanıcılar için sağlanmalı. Örneğin; kaldırıma yapılan rampaların sadece tekerlekli sandalye kullananlar için değil, bebek arabası olanlar, valiz çekenler ve yürüme zorluğu çeken herkes için de kolaylık sağlaması hedeflenmeli.
  2. Kullanımda esneklik: Farklı tercihlere ve yetkinliklere uygun, çeşitli kullanım biçimleri sunan tasarımlar yapılmalı. Mesela, makaslar hem sağ hem de sol elle kullanılabilecek şekilde tasarlanabilir.
  3. Basit ve sezgisel kullanım: Kullanıcının deneyimi, bilgisi, dil becerisi ve dikkat seviyesinden bağımsız olarak kolayca anlaşılabilir tasarımlar yapılmalı. Gereksiz karmaşıklıktan kaçınılmalı, beklentilere uygun ve zamanında geri bildirim sunulmalı. Örnek olarak ATM'lerdeki tuşların ve ekranın düzeninin, farklı yaş ve deneyim seviyelerindeki kullanıcıların kolayca işlem yapabilmesini sağlaması verilebilir.
  4. Algılanabilir bilgi: Ortam koşulları ve kullanıcının duyusal yeteneklerinden bağımsız olarak gerekli bilgiyi etkin bir şekilde sunan tasarımlar yapılmalı. Okunabilirlik yüksek olmalı, farklılaştırılmış unsurlar kolayca açıklanabilmeli ve duyusal kısıtlılıkları olanları destekleyici arayüzler içermeli. Trafik ışıklarında sadece renk değil, aynı zamanda sesli uyarı ve titreşim gibi farklı dokunsal yüzeylerin kullanılması algılanabilir bilgiye bir örnek olabilir.
  5. Hata için tolerans: Kazara veya istenmeyen eylemlerin olumsuz sonuçlarını en aza indiren tasarımlar yapılmalı. Sık kullanılan unsurlar kolay erişilebilir olmalı, tehlikeli olanlar ise korunmalı veya izole edilmeli. Hata olasılıkları açıkça belirtilmeli ve mümkünse engellenmeli. Elektrik prizlerinin farklı fiş tiplerinin yanlışlıkla takılmasını engelleyecek şekilde tasarlanması buna bir örnek olabilir.
  6. Düşük fiziksel güç gereksinimi: Etkin ve rahat kullanıma olanak tanıyan, yorgunluğu en aza indiren tasarımlar yapılmalı. Doğal olmayan vücut pozisyonlarından kaçınılmalı, kabul edilebilir güçle çalışmalı ve tekrarlayan hareketleri en aza indirmeli. Kolayca açılıp kapanabilen kapı kolları veya çekmeceler tasarlamak buna örnek olarak verilebilir.
  7. Yaklaşım ve kullanım için uygun boyut ve mekân: Kullanıcının vücut ölçüleri, duruşu ve hareketliliğinden bağımsız olarak erişim, kullanım ve manevra için yeterli alan sağlayan tasarımlar yapılmalı. Oturan ve ayaktaki kullanıcılar için engelsiz görüş açısı ve kolay erişim sağlanmalı, farklı el boyutları ve yardımcı araçlar dikkate alınmalı. Örnek olarak restoranlardaki masaların ve sandalyelerin farklı vücut ölçülerine sahip kişilerin rahatça oturabileceği yükseklikte ve aralıkta tasarlanması verilebilir.

Evrensel tasarım sürdürülebilirliği nasıl etkiliyor?

Evrensel tasarım ve sürdürülebilirlik, ilk bakışta farklı alanlara odaklanıyor gibi görünse de, gerçekte birbiriyle derin ve tamamlayıcı bir ilişkiye sahiptir. Evrensel tasarım, yaş, engellilik durumu ya da yetenek fark etmeksizin herkesin ürünlere, hizmetlere ve mekânlara erişimini sağlamayı amaçlar. Sürdürülebilirlik ise çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları bütüncül bir yaklaşımla ele alır. Bu çerçevede evrensel tasarım, özellikle sosyal sürdürülebilirlik ekseninde adalet, eşit erişim ve kapsayıcılığı destekleyen önemli bir araç olarak öne çıkar. Bununla birlikte, etkileri yalnızca sosyal alanla sınırlı kalmaz; doğru uygulandığında çevresel ve ekonomik sürdürülebilirliğe de anlamlı katkılar sunar.

Daha uzun ömürlü ve uyarlanabilir tasarımlar:

Evrensel tasarım ilkeleriyle hayata geçirilen bir ürün ya da mekân, sadece belirli bir kullanıcı grubuna hitap etmekle kalmaz. Farklı ihtiyaçlara ve yaşam evrelerine uyum sağlayacak şekilde tasarlandığı için daha uzun ömürlü olur. Örneğin, eskiden lüks olarak görülen akıllı ev teknolojileri, sesle kontrol edilebilen ışıklar, termostatlar ve güvenlik sistemleri sadece konfor sunmakla kalmıyor, aynı zamanda hareket kısıtlılığı olan bireyler için bağımsız yaşamın kapılarını aralıyor. Tablet veya akıllı telefon üzerinden kolayca yönetilebilen cihazlar, karmaşık arayüzlere ihtiyaç duymadan herkesin teknolojiden faydalanabilmesini sağlıyor. Bu trend, yaşlanan nüfusun kendi evlerinde daha uzun süre bağımsız kalabilmelerini destekleyen küresel bir eğilimle de örtüşüyor. Akıllı evler aynı zamanda daha az tüketimi ve dolayısıyla daha az atık oluşmasını sağlıyor.

Adaptif kullanım ve modülerlik:

Evrensel tasarımda genellikle esnek ve modüler çözümler tercih edilir. Bu da bir alanın veya ürünün farklı zamanlarda, farklı ihtiyaçlara göre yeniden kullanılmasını kolaylaştırır. Bu yaklaşım, sürdürülebilir mimari ve ürün tasarımıyla paralellik gösterir.

Verimli kaynak kullanımı:

Evrensel tasarım, mekânların ve ürünlerin daha işlevsel ve kullanıcı odaklı olmasını sağlıyor. Bu da gereksiz özelliklerden kaçınmak ve kaynakları daha verimli kullanmak anlamına gelebilir. Örneğin, iyi düşünülmüş bir bina tasarımı, doğal ışıktan maksimum düzeyde faydalanarak enerji tüketimini azaltabilir. Bu hem herkes için daha konforlu bir ortam yaratır hem de enerji tasarrufu sağlayarak sürdürülebilirliğe katkıda bulunur. United Nations Department of Economic and Social Affairs (UNDESA)’nın 2016’da yayınladığı “Good Practices of Accessible Urban Development” raporu, erişilebilir ve evrensel tasarımların kentlerin sosyal sürdürülebilirliğini artırdığını gösteriyor.

Kapsayıcılık ve sosyal sürdürülebilirlik:

Sürdürülebilirlik denildiğinde akla ilk olarak çevresel faktörler gelse de, sosyal sürdürülebilirlik de bu kavramın ayrılmaz bir parçası. Bu noktada evrensel tasarım, kilit bir rol üstleniyor. Evrensel tasarım, toplumun tüm bireylerinin, farklılıklarına bakılmaksızın, sosyal hayata aktif ve eşit bir şekilde katılımını sağlayarak güçlü bir sosyal uyumun temelini atar. Toplumun hiçbir üyesinin dışlanmadığı, her bireyin potansiyelini özgürce ortaya koyabildiği bir toplumun, uzun vadede çok daha dirençli ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşacağını söyleyebiliriz.

Küresel ölçekte yükselen “akıllı şehir” vizyonu da bu anlayışı destekliyor. Sensörlerle donatılmış altyapılar, gerçek zamanlı erişilebilirlik bilgisi sunan mobil uygulamalar ve otonom ulaşım çözümleri gibi teknolojik yenilikler, şehir yaşamını sadece daha verimli kılmakla kalmıyor, aynı zamanda evrensel tasarım prensipleriyle entegre edildiğinde herkes için daha kolay, daha güvenli ve daha keyifli bir hale getirme potansiyeli taşıyor. Bu nedenle, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek, evrensel tasarımın kapsayıcı gücünü benimsemekten geçiyor.

Caleb Üniversitesi tarafından yayınlanan “Exploring Universal Design Principles in the Built Environment: An Empirical Review (İnşa Edilmiş Çevrede Evrensel Tasarım İlkelerini Keşfetmek: Deneysel Bir İnceleme)” başlıklı araştırmanın sonuçları da evrensel tasarımı ilerletmek için devam eden araştırma ve pratik girişimlerin kritik öneme sahip olduğunu söylüyor. Bu prensipler doğrultusunda etkili stratejiler uygulanarak, yeteneklerinden bağımsız olarak tüm bireyler için gerçekten erişilebilir ve kapsayıcı ortamlar yaratılabilir.

Türkiye’de de, engelli bireylerin erişilebilirliğini güvence altına alan 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanun ve buna bağlı olarak çıkarılan Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği, evrensel tasarım ilkelerinin kamusal alan ve yapılarda uygulanmasını desteklemeyi amaçlıyor. Ancak, bu düzenlemelerin etkisini artırmak ve sahada daha yaygın biçimde hayata geçmesini sağlamak için uygulama ve denetim süreçlerinin kurumsal kapasite, teknik altyapı ve işbirliği mekanizmalarıyla desteklenmesi önem taşımaktadır.

Daha az tadilat ve yenileme maliyeti:

Erişilebilirlik sonradan akla geldiğinde, mevcut yapıları veya ürünleri uyarlamak genellikle maliyetli ve zahmetli olabilir. Oysa evrensel tasarım en baştan düşünüldüğünde, bu tür ek maliyetler ve kaynak israfları önlenmiş olabiliyor. Bu da ekonomik sürdürülebilirliğe önemli bir katkı sağlıyor. Bu yaklaşım sadece ekonomik sürdürülebilirliğe değil, aynı zamanda çevresel sürdürülebilirliğe de önemli katkı sağlar. Gereksiz malzeme kullanımı, enerji tüketimi ve atık üretimi azaltılarak doğal kaynakların korunmasına destek olunur.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na katkı:

Birleşmiş Milletler’in 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) içerisinde yer alan "eşitsizliklerin azaltılması" (Amaç 10) ve "sürdürülebilir şehirler" (Amaç 11) evrensel tasarım prensipleriyle doğrudan ilişkili. United Nations’ın 2015 yılında yayınladığı “Transforming our world: the 2030 Agenda for Sustainable Development” raporu, evrensel tasarımın, özellikle SKA 10 (Eşitsizliklerin Azaltılması) ve SKA 11 (Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar) amaçlarının gerçekleştirilmesinde önemli bir araç olduğunu vurguluyor. Raporda, kapsayıcı ve erişilebilir şehirler yaratmanın, toplumsal eşitsizlikleri azaltmada ve herkes için güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir yaşam alanları sağlamada kritik rol oynadığı ifade ediliyor. Bu bağlamda, evrensel tasarım ilkeleri, yalnızca fiziksel çevrenin değil, hizmet ve süreçlerin de herkes için erişilebilir hâle getirilmesini destekliyor. Evrensel tasarım, yalnızca toplumsal kapsayıcılığı değil, çevresel sürdürülebilirliği de destekleyerek uzun ömürlü, kaynak dostu ve erişilebilir çözümler sunar, böylece SKA 12 ‘Sorumlu Tüketim ve Üretim’ amacına da katkıda bulunuyor.

Evrensel tasarım, sadece tasarlama biçimimizi değil, dünyaya bakışımızı da dönüştürüyor. Herkesin eşit şekilde katılabildiği, çevreye duyarlı ve uzun ömürlü sistemler kurmak; toplumsal adaleti güçlendirmenin, kaynakları daha bilinçli kullanmanın ve sürdürülebilir bir gelecek yaratmanın yolu haline geliyor. Bu yaklaşımı tasarım süreçlerinin temeline yerleştirmek, hem bugün hem de gelecek kuşaklar için daha kapsayıcı ve yaşanabilir bir dünya kurmanın en etkili adımlarından biri.