Akıllı Hayat Sözlüğü

 

AKILLI HAYAT SÖZLÜĞÜ

Akıllı Hayat 2030 Sürdürülebilirlik stratejimiz doğrultusunda; çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanlarındaki hedeflerimizle değer zincirimizdeki tüm paydaşları gözeterek çalışıyor, radikal işbirliklerinden güç alıyoruz. Bu yaklaşımla, ekosistemimizde sürdürülebilirlik okuryazarlığını geliştirmek, bu alandaki bilgi birikimi ve farkındalığımızı artırmak amacıyla Ekologos Sürdürülebilirlik Yönetim ve İletişim Hizmetleri işbirliğiyle hazırladığımız Akıllı Hayat Sözlük’ü tüm paydaşlarımızın kullanımına sunuyoruz. 




Alfabeye Göre Arama Yap
Kelimeye Göre Arama Yap
A
B
C
Ç
D
E
F
G
H
I
İ
J
K
L
M
N
O
Ö
P
R
S
Ş
T
U
Ü
V
Y
Z
Çatışma Bölgeleri Mineralleri (Minerals from Conflict Areas)

Çatışma bölgeleri mineralleri, çatışma veya yüksek riskli bölgelerde çıkarılan ve kassiterit, koltan, volframit ve bunların türevleri olan kalay, tantal, tungsten ve altın gibi değerli ve kritik öneme sahip minerallerdir.

 

Çatışma bölgelerindeki madencilik faaliyetleri insan hakları ihlallerine yol açan eylemleri ve silahlı çatışmaları finanse etmek için yürütülebilir. Bu nedenle, savaş ve çatışma durumlarında bu bölgelerdeki minerallerin tedarik zinciri dikkatle takip edilmelidir.

Çatışma bölgeleri mineralleri kavramı 2010'ların başında, özellikle Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde yaşanan çatışmaların finansmanının madencilik faaliyetlerinden elde edildiğinin fark edilmesiyle ortaya çıktı. Sonrasında diğer çatışma ve insan hakları ihlalleri yaşanan bölgelerdeki kritik madenler üzerinden küresel ticarette ve tedarik zinciri yönetiminde önemli bir sürdürülebilirlik başlığı haline geldi. Küresel tedarik zincirinde etik ve sürdürülebilirlik açısından büyük bir sorun oluşturmaya başlayan söz konusu minerallerin batarya, cep telefonu bilgisayar ve yüksek teknolojili birçok üründe kullanılması sorunun daha fazla göz önüne çıkmasına yol açtı. Bu doğrultuda Avrupa Birliği 1 Ocak 2021 tarihinde çatışma bölgesi minerallerinin ticaretini düzenleyen ve çeşitli yaptırımlar getiren Çatışma Bölgesi Mineralleri Direktifi’ni yürürlüğe koydu.

 

Kavram hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Doğal Kaynakların Laneti, İnsan Hakları ve İnsan Hakları Beyannamesi, Kritik Hammadde

Çeşitlilik (Diversity)

Çeşitlilik, çalışma hayatında, toplumsal hayatta ve çeşitli kurumlarda bireylerin cinsiyet, etnik köken, cinsel yönelim, engellilik, yaş, kültür, sınıf, din veya siyasi görüş farklılıklarına karşı eşit muameleyi ifade eden yaklaşıma verilen isimdir.

 

İnsanlık tarihi boyunca, insanlar arası farklılıklara karşı çeşitli ayrımcı uygulamalar bulundu. Batıda insan hakları ve reform hareketlerinin ortaya çıkışı ve eşitlik fikrinin tüm dünyaya yayılması sonucunda insanlar arası cinsel, dinsel, mezhepsel, etnik ve kültürel farklılıkların baskılanmasına karşı gelişen çeşitlilik yaklaşımı, modern sürdürülebilirlik çalışmalarının da önemli bir parçasıdır. Farklılıkların bir sorundan çok bir zenginliği ifade ettiğini öne süren çeşitlilik, çoğunlukla eşitlik ve kapsayıcılık başlıkları ile birlikte ele alınır.

İş dünyasının kapsayıcılık çalışmalarında giderek daha güçlü bir şekilde vurgulanan ve çeşitli kurumsal programlar aracılığıyla geliştirilmeye çalışılan çeşitlilik, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın 5. (Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) ve 10. (Eşitsizliklerin Azaltılması) amaçlarında doğrudan ele alınır ve diğer amaçların hemen hepsinde de kavram olarak yer alır.

Kavramla ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Eşitlik, Kapsayıcılık, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları

Çevre (Environment)

Çevre, daha doğru bir ifadeyle doğal çevre, insanlığın var oluşunu sağlayan ve ekonomik faaliyetlerini etkileyen tüm canlı türlerinin, iklimin, hava durumunun ve doğal kaynakların etkileşimini kapsayan, yalnızca doğal yollarla meydana gelmiş canlı ve cansız tüm varlıkları kapsar.

 

İlk başlarda insanın içinde yaşadığı ortam anlamına gelen çevre kavramı zaman içinde anlamsal bir değişim geçirdi ve insan ile diğer canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam tanımına evrildi.

Çevre kavramı iki temel bileşene göre incelenebilir; bitki örtüsü, mikroorganizmalar, toprak, kayalar, atmosfer ve sınırları içinde gerçekleşen bütün doğa olayları dahil olmak üzere, insan müdahalesi olmaksızın kendi başına birer doğal sistem olarak varlığını sürdürebilen ekolojik birimler ve ikinci olarak da hava, su ve iklim gibi kesin sınırları olmayan; enerji, radyasyon, elektrik yükü ve manyetizma gibi modern insan faaliyetlerinden kaynaklanmayan evrensel doğal kaynaklar ve fiziksel olaylar.

Artan nüfus ve teknolojik gelişmeler sonucunda insanlığın doğaya yönelik artan baskısına bağlı olarak ortaya çıkan ekolojik sorunlar, çevre kavramını daha geniş bir perspektife taşıdı. Kimi zaman insan merkezli bir bakış açısı olduğu yönünde eleştirilere de maruz kalan çevrecilik kavramı da daha geniş olan bu tanımdan türedi. Ancak insanlığın karbondioksit ve azot gibi doğanın temel döngülerini etkileyen ve iklimsel istikrarı değiştirecek çaptaki küresel ekolojik etkisi nedeniyle çevre sorunları tanımlamasının artık yeterli olmadığına yönelik eleştiriler yaygınlaşıyor.

Kavramla ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Ekolojik Ayak İzi, Çevresel Etki, Antroposen

Çevre Dostu (Environmentally Friendly)

Çevre dostu, bir ürün veya hizmetin, çevresel etkisinin olmadığı ya da minimum düzeyde olduğunu anlatmak için yaygın olarak kullanılan ancak bu iddianın gerekçelerinin belirli bir sertifika ya da standart altında gösterilmediği için genelde yeşil aklama kapsamında ele alınan bir pazarlama kavramıdır.

 

Uluslararası Standartlar Örgütü (International Organization for Standardization, ISO), ürünlerin çevresel etkilerini ölçme ve en aza indirmek için Çevresel Etiket ve Bildirimleri Rehberi ISO 14020 serisi (14020, 14021, 14024, 14025) standartlarını düzenlemiştir. ISO tarafından veya başka uluslararası veya ulusal eko-etiket sertifikasyon yapıları tarafından tanınmayan çevre dostu ifadesi, bu anlamda üçüncü taraflarca denetlenmemiş bir pazarlama terimi olarak kabul edilmektedir.

Pazarlama faaliyetlerinde sıklıkla kullanılsa da bu konuda özellikle Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM), çerçevesinde, bu tür ifadelerin kullanılmasının yasal soruşturmaları gündeme getirmesi bekleniyor. AYM’nin uygulanabilirliği bağlamında temel bir araç olarak kabul edilen AB Taksonomisi, en temel şekilde “neyin yeşil olarak kabul edilip, neyin kabul edilmeyeceği” hususunu netleştirmeyi amaçlıyor. Özellikle gerek tüketiciler gerekse de yatırımcılar nezdinde önemli bir karar verme ölçütü olan “yeşil ve çevreye duyarlı olma” kriterinin, “çevre dostu” gibi belirsiz terimler aracılığıyla suistimal edilmesi, tüketiciler ve yatırımcılar nezdinde gerçekte var olmayan bir “yeşil” intibanın oluşturulmasının, yani yeşil aklamanın önüne geçilmesi amaçlanıyor.

 

Eko Etiketler konusunda daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Avrupa Yeşil Mutabakatı, Yeşil Aklama, Karbon Ayak İzi

Çevresel Değerlendirme (Environmental Evaluation)

Çevresel değerlendirme, belirli bir projenin hayata geçirilip geçirilmemesi kararını verebilmek için projenin çevresel ve ona bağlı toplumsal etkilerini anlamamızı sağlayan metot ve sürece verilen isimdir.

Doğal varlıkların parasal değerlerinin hesaplanması anlamına gelen “çevresel değerleme” (environmental valuation) ile ilişkili olmasına rağmen, bu iki kavram farklı anlamlar ve işlevler içerir. Çevresel değerlendirme, gerçekleşmesi planlanan projelerin çevreye ve toplumsal refaha nasıl etkiler bırakacağını görmemizi sağlar. Çeşitli yöntemler kullanılarak, bir yatırımın faydası ile zarar ve etkileri önceden hesaplanarak, projenin yapılıp yapılmayacağına karar verilir. Bu yöntemlerin en bilinenleri (ülkemizde de kullanılan) Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) (Environmental Impact Assessment) ve Fayda Maliyet Analizi’dir. Bunun yanı sıra etki değerlendirme konusunda daha geniş bir çerçeve içeren Sosyal Çok Kriterli Değerlendirme (Social Multi-Criteria Assessment, SMCE) gibi başka yöntemler de mevcuttur.

Kavramla ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Çevresel Etki Değerlendirmesi, Çevresel Etki, Antroposen

Çevresel Etki (Environmental Impact)

Çevresel etki, doğal veya yapılı çevrede hava, su, toprak, yaban hayatı ve ekosistemin sakinleri üzerinde etkilere neden olabilen insan kaynaklı olumsuz değişikliklerdir.

 

Ekosistemler üzerinde kısa veya uzun vadede, görece küçük veya geniş çaplı olumsuz sonuçlar doğurabilecek çevresel etkiler, halk sağlığını ve yaşam kalitesini de doğrudan etkileyebilen sorunlardır. Su toprak ve hava kirliliği ile gürültü ve koku kirliliği de çevresel etkiler kapsamında değerlendirilir. Emisyonlara bağlı hava kirliliği, iklim değişikline neden olan sera gazları, doğal ortamlara yapılan atık su deşarjı, denizel ve karasal atıklar, gürültü, kültür ve tabiat varlıklarının tahribatı gibi farklı çevresel etkiler söz konusudur. Benzer şekilde yeraltı suları da insan faaliyetlerinden ciddi şekilde etkilenebilir. 

Çevresel etki, her bir proje ve faaliyet için özel olarak, konunun uzmanları tarafından Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) analizleriyle ölçülebilir.

Kavramla ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Antroposen, Atık Yönetimi, Karbon Ayak İzi

Çevresel Etki Değerlendirmesi, ÇED (Environmental Impact Assessment, EIA)

Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED), gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olumlu ve olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin alınmasına ek olarak, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin belirlenerek değerlendirilmesi ve projelerin uygulanmasının izlenmesi ve kontrolü sürecindeki çalışmalar bütünüdür.

 

ÇED süreci, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeye engel olmaksızın çevre değerlerini koruyarak, yapılması planlanan ve ÇED Yönetmeliği’ne tabi projelerin çevreye olabilecek sürekli veya geçici potansiyel etkilerinin ilgili tüm tarafların görüş ve önerilerini de dikkate alarak işletme öncesi, işletme dönemi ve işletme sonrasını da içine alarak değerlendirilmesini, izlenmesini ve denetlenmesini içerir. Türkiye’de bu konudaki ilk yasal düzenleme ÇED Yönetmeliği adı altında 07/02/1993 tarihinde yayımlanmıştır. Yönetmelik üzerinde yıllar içinde çeşitli düzenlemeler ve değişiklikler yapılmıştır.

Uluslararası Etki Değerlendirmesi Derneği (IAIA) Çevresel Etki Değerlendirmesi’ni "büyük kararlar alınmadan ve taahhütler verilmeden önce yatırımların biyofiziksel, sosyal ve diğer ilgili etkilerini belirleme, tahmin etme, değerlendirme ve azaltma süreci" olarak tanımlar.

ÇED'ler, karar vericilerin, detaylı çevresel çalışmalar ve potansiyel çevresel etkiler hakkındaki kamuoyu yorumları ışığında gerekçelendirmelerini gerektirir. ÇED süreci, ele alınan proje başlamadan önce çevresel ve sosyal etkileri bir bütün halinde ve ilgili tüm tarafların görüşleri ele alınarak yapıldığından dolayı, büyük çevresel ve toplumsal sorunları önceden önlemeyi sağlar ve sürdürebilir kalkınma açısından kritik öneme sahiptir.

ÇED ile ilgili ayrıntılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz

Bağlantılı kavramlar: Stratejik Çevresel Değerlendirme, Biyoçeşitlilik, Karbon Ayak İzi

Çevresel Kuznets Eğrisi (Environmental Kuznets Curve)

Çevresel Kuznets Eğrisi, çevresel baskı veya kaynak kullanımının Gayri Safi Milli Hasıla’yı (GSMH) ilk önce artırdığını ancak gelir düzeyinde belirli bir eşiğe ulaşmasının ardından kişi başına düşen GSMH’nin azalmaya yol açacağını dile getiren bilimsel bir hipotezdir.

 

Ekonomik gelir ve çevre kalitesi arasındaki sistematik ilişkiyi anlamaya çalışan tartışmaların öncülü kabul edilen hipotez ilk kez Gene M. Grossman ve Alan Krueger isimli iki ekonomistin 1991 tarihli çalışmalarından sonra yaygın olarak tartışıldı. Ancak hipotezin kökeni Simon Kuznets’in 1950’li yıllarda ortaya attığı gelir eşitsizliği ile gelir artışı arasındaki ilişkiye dair teoriye kadar uzanır.

Hipotez ilk ortaya konduğunda, atmosferdeki kirletici ölçeği olarak kabul edilen partikül madde seviyesi gibi bazı çevre kalitesi göstergelerinin gelir ve tüketim miktarı arttığı halde iyileştiğini gösterdiği için oldukça ilgi çekmiştir. Bu hipotez öncesinde bilim insanları görece daha zengin ekonomilerin doğal kaynaklar ve çevre üzerindeki ayak izlerinin, görece fakir ekonomilerden daha hızlı arttığını düşünüyorlardı. Yani sanayileşmeyi terk etmeden, çevre kirliliği üzerindeki baskıyı tersine döndürmenin mümkün olmadığı görüşü hakimdi. Çevresel Kuznets Eğrisi, bu durumun düşünüldüğü gibi olmadığına dair çeşitli istatistiksel kanıtlar sağladı. Simon Kuznets’in 1950’li yıllarda ortaya attığı teoriye göre, kişi başına gelir arttıkça gelir eşitsizliği önce artıyor ardından düşüşe geçiyordu. Benzer şekilde, Çevresel Kuznets Eğrisi hipotezinde de ülkelerin kişi başına gelirleri arttıkça önce çevre kalitesinde düşüş yaşanacağı, ancak belirli bir noktadan sonra bu durumun tersine döneceği savunuluyordu.

Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda Çevresel Kuznets Eğrisi’nin ekonomik büyüme, gelir ve çevre kalitesi arasındaki ilişkiyi tanımlamakta yetersiz olduğu kabul ediliyor. Son yapılan çalışmalara göre çevre kalitesi için en belirleyici faktörün gelir düzeyi değil, politika tedbirleri olduğu savı güçlenmiş durumda.

Kavramla ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Emerji, Donut Ekonomileri, Döngüsel Ekonomi

Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetim, ÇSY (Environmental, Social and Governance, ESG)

Kısaca ÇSY olarak bilinen çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim, bir şirketin operasyonlarının yatırım yapılabilirliğini ve olası etkilerini ortaya koyan bir yönetim aracıdır.

 

ÇSY terimi ilk kez 2005 yılında düzenlenen kurumsal yatırımcıları, varlık yöneticilerini, arz ve talep araştırma analistlerini, danışmanları, hükümet yetkililerini ve kamu yöneticilerini bir araya getiren “Who Cares Wins” konferansında kullanıldı. Uzun dönemli değere yatırım yapma konusunu ele alan etkinlik, Dünya Bankası Finans Kuruluşu IFC, Global Compact ve İsviçre Dış İlişkiler kurumu tarafından Zürih’te düzenlendi.

ÇSY kapsamında “Çevresel” kriteri, şirketin doğa üzerindeki etkilerini nasıl yönettiğini gösterirken, “Sosyal” kriteri, kurumun çalışanlarıyla, tedarikçileriyle, müşterileriyle ve operasyonlarını gerçekleştirdikleri bölgedeki topluluklarla ilişkilerini nasıl yönettiğine odaklanıyor. “Kurumsal Yönetim” kriteri ise, şirket liderliğinin dış denetim, hissedar hakları ve iç kontrollerine dairdir. ÇSY hedeflerini ölçmek için hem resmi hem de finansal kurumlar çeşitli model ve araçlar geliştirmiştir.

ABD orijinli US SIF (The Sustainable Investment Forum / Sürdürülebilir Yatırım Forumu) Vakfı’nın 2020 tarihli raporuna göre, ÇSY kriterlerine uygun olan yatırımcıların toplam küresel varlığı 17,1 trilyon dolara ulaştı. Ancak Bank of America’nın 2024 yılı hesaplamalarına göre ÇSY fonlarındaki varlıkların değeri 2020'de 17 trilyon dolardan 2022'de 8 trilyon dolara düştü ve paranın geri çekilme eğilimi 2024'te de devam etti. Analistler bu düşüşün sorumluluğunu daha katı düzenlemelere, çevre dostu olma konusundaki yanıltıcı iddialara, enerji arzının istikrarına ilişkin endişelere bağlıyor.

Konuyla ilgili daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, Antroposen Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksleri

Çifte Önemlilik (Double Materiality)

Çifte önemlilik, geleneksel finansal raporlamayı sosyal ve çevresel boyutları içine alan sürdürülebilirlik verileriyle eşit düzeyde içerecek şekilde genişleten analiz yöntemidir.

 

Çifte önemlilik kavramı  Avrupa Komisyonu tarafından Finansal Olmayan Raporlamaya İlişkin Kılavuzlar’da resmi olarak tanıtıldı. Çifte önemlilikle beraber, sürdürülebilirlik etki raporlamasının ve güçlendirilmiş finansal raporlamanın eşit olarak zorunlu kılındığı, iki temel perspektifin aynı titizlikle yönetildiği küresel bir kurumsal raporlama rejimi ortaya çıkıyor.

Birinci perspektif, bir şirketin toplum ve çevre üzerindeki etkilerinin ve dolayısıyla sürdürülebilir kalkınmaya katkılarının raporlanması üzerine odaklanır. İkinci perspektif ise, sürdürülebilirlik konularının mali sonuçlarına değinen, sürdürülebilirlikle ilgili mali açıklamaların raporlanması üzerinde durur. İki perspektif de birbiriyle bağlantılı ve birbirlerinden beslenerek bütünsel olarak ele alınır.Kurumsal Hissedar Hizmetleri A.Ş. (Institutional Shareholder Services Inc-ISS) tarafından yürütülen 2023 Yıllık Küresel Karşılaştırmalı Politika Anketi, kuruluşlarının önemliliği nasıl tanımladığı sorulduğunda, yatırımcıların %75'inin önemlilik değerlendirmesinin şirket dışı etkileri de içermesi gerektiği yönünde yanıt verdiğini ortaya çıkarıyor. Yatırımcıların yalnızca %6’sı önemlilik değerlendirmelerinin sadece şirket üzerinde doğrudan mali etkisi olan faktörlerle sınırlı olması gerektiğini belirtiyor.

Çifte önemlilik diğer bağlamda, sürdürülebilirlik raporlamasının yeni pratik doğasını ve etki ile finansal raporlamanın birbiriyle bağlantılı olduğunun ve raporlamanın ideal olarak tek bir bütünsel süreç olması gerektiğinin kabulünü ifade eder

 

Kavramla ilgili daha fazla bilgiye buradan erişebilirsiniz.

Bağlantılı kavramlar: Sorumlu Yatırım, Paydaş Katılımı, Etki Analizi